Güzelbahçe İlçe Milli Müdürü Ayşe Hale SARIÇAM, gazetemizin "Genç Kalemler"i Aysel KARADANA ve Toprak YÜCEUR'un mülakat talebini geri çevirmeyerek onları makamında kabul etti.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden mülakat için randevu talep eden öğrenciler, ilçe milli eğitim müdürünün yoğun programından dolayı talebe olumlu yanıt verememe ihtimali üzerinde daha çok durdular. Birkaç saat içinde gelen olumlu cevap ile heyecan katsayısı arttı "Genç Kalemler" in. Görüşme günü ve saatinde gazeteci öğrencilerimize, Okul Müdürü Yakup YAĞDI ve Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Muhammet GİRGİN eşlik etti. Çok sıcak bir karşılama ile karşılaşan genç gazetecilerimiz Ayşe Hale SARIÇAM’ın samimi ve içten yaklaşımı ile heyecanlarını makam odasının giriş kapısında sekreterya kısmında bırakmayı bildiler. Onlar sordu, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ayşe Hale SARIÇAM cevapladı ve ortaya çok güzel ve sıcak bir metin çıktı. Sizleri Genç Kalemler'in heyecanla hazırladıkları sorularıyla ve Ayşe Hale SARIÇAM'ın samimi cevaplarıyla başbaşa bırakıyoruz:
Öncelikle görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için tekrar teşekkür ederiz.
Öncelikle görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için tekrar teşekkür ederiz. İlk olarak sizi tanımak isteriz. Kimdir Ayşe Hale Sarıçam?
Öncelikle bu anlamlı projede, gazetenizin bu sayısında bana yer verdiğiniz için ben teşekkür ediyorum. Sizlerle tanıştığım için de ayrıca çok mutlu oldum. Cengiz Topel Anadolu Lisesi, ilçemizin en kıymetli okullarından bir tanesi, Güzelbahçe'nin güzide okullarının başında geliyor. Gazetenizin ilk sayısını keyifle okudum. Sizlerin eserini böyle güzel bir yerde görmek, böyle başarılara imza attığınızı görmek bizi ayrıca keyiflendiriyor. Şimdi sorunuza gelecek olursak;
Ben Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. Yüksek lisansımı da eğitim yönetimi üzerine yaptım. 2000 yılından beri de mesleğimi gerçekleştiriyorum. 10 yıldır da idareciliğin içerisindeyim. Onun öncesinde öğretmenlik yapıyordum. Evliyim, üç çocuk annesiyim. İzmir'de yaşıyorum. Sizlerle beraber olmaktan, Güzelbahçe'de görev almaktan, Güzelbahçe'ye hizmet etmekten de büyük bir keyif ve onur duyuyorum.
Peki öğretmenlik mi, idarecilik mi?
Tabii ki öğretmenliği seviyorsanız öğretmenlik. Özlemiyor değilim. Çünkü öğrencilerle temas ediyorsunuz. Onlarla iç içesiniz, bir şeyler paylaşıyorsunuz. Onlara dokunduğunuzu görebiliyorsunuz. Ancak, her bir görevin kendi içerisinde sorumlulukları var. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde de tüm öğrencilere dokunabiliyorsanız bu da ayrıca keyif veriyor. Onların eğitimleriyle ilgilenebiliyorsak, onların dertlerine ortak olabiliyorsak, çözüm yolları üretebiliyorsak, o gençlerin yetişmesine destek olabiliyorsak, bunun da keyfi apayrı. Yani her ikisinin yeri ayrı. Ama tabii ki öğrenciyle iç içe olmak, gençlerle iç içe olmak, öğretmenlik de çok çok ayrı bir keyifti benim için. O yüzden çok fazla öğrencilerden uzak kalmayı sevmiyorum. Öğretmenlikte kesinlikle daha dinamik, daha enerjik olmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi.
Tabii ki idarecilikte de ister istemez kendinizi geliştirmek zorundasınız. Çünkü bir ilçenin sorumluluğunu almışsınız. Ben her zaman öyle bakıyorum. Kendimde ne eksikler var, bu çocuklara yetebiliyor muyum? Çünkü onlar çok güzel bir dijital çağa gözlerini açtılar. O yüzden bizlerin de az önce gençlere söylediğim kısmı -gelişmek zorundayız- kendimize de almamız gerekiyor. Avrupa'da olsun, Türkiye'de olsun eğitimle ilgili yenilikleri keşfetmemiz ve öğrenmemiz için kendimizi geliştirmemiz gerekiyor ki bizler de sizler için faydalı imkânları önünüze serebilelim. Öğretmenler, müdür yardımcıları, müdürler, ilçe müdürü hepimiz bu işte sorumluyuz. Sizlerin önünü açmakla mükellefiz. Başımızı yastığa koyduğumuzda bugün sizler için bir şey yapabildiysek ne mutlu bize.
Değerli Müdürüm, 10 yıl öncesine kadar öğretmen olduğunuzu söylediniz. 2000 yılında mesleğe başladığınızı hesaba katarsak 15 yıl öğretmenlik yapmışsınız. Öğretmenlik cazip meslek olma özelliğini koruyor. Fakat baktığımız zaman, mezun olduktan sonra iş bulamayan bir sürü öğretmenimiz var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce gelecekte öğretmenlik nereye gidecek?
Öğretmenlik hiçbir zaman popülerliğini yitirmez. Çünkü bir kere insanın var olduğu yerde öğretmenlik olmak zorunda. Bugün bizler baktığımızda bu ülkede Cumhurbaşkanı'na kadar yetiştirilenler öğretmenlerin bir atölyesinden, bir tornasından geçiyor. Doğal olarak öğretmenlik eski çağlarda da popülerdi; şimdi de öyle. O kutsallığını, o popülaritesini, o değerini yitirmeyecek. Ama tabii ki şu bir gerçek ki ciddi bir genç nüfus oranımız var ve nüfus oranının içerisinde ciddi de bir mezun yığını var. Ama bugün baktığımızda illa öğretmenliğe duyulan ihtiyaç sadece devlet kapısından ibaret değil. Bugün özel sektörde de hemen hemen bütün branşlarda öğretmen ihtiyacı vardır. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda ben öğretmenliğin popülerliğini yitireceğini düşünmüyorum. Bana göre bütün meslekler içerisinde en önemli, en kutsal meslek de öğretmenliktir ki ben öğretmenliği bir meslek olarak görmüyorum. Yani öğretmen doğulur diye düşünüyorum. Zaten öğretmenlik mesleğini seçecek olan kişiler bu duyguları taşıyorsa; gençleri, öğrencileri, çocukları yetiştirmeyi seviyorsa bu mesleği seçmelidir. Öğretmenin mesai mevhumu yoktur. Öğretmen her zaman sorumludur. Okul binasının içinde de sorumludur, dışarıda da sorumludur. Yolda yürürken de merdivende de… Öğretmen, öğrencilerini her zaman takip etmelidir. Bu çerçevede baktığımızda, bu mesleği hakkıyla yerine getireceğimize inanıyorum ve bu yolda da ilerleyeceğimizi düşünüyorum.
Peki eğitimin dünya standartlarını düşündüğümüzde sizce ilçemizin bu standartlardaki yeri nedir?
Güzelbahçe’ye biliyorsunuz 2024 Ağustos ayı sonunda geldim. Çok çeşitli ilçelerde çalıştım İzmir'de. Çiğli'de çalıştım, Karşıyaka'da çalıştım, Konak'ta çalıştım. O yüzden birçok yeri görme şansım oldu. Avrupa'daki bazı okulları da gidip yerinde inceleme, eğitimlerini inceleme şansını elde ettim. Orada baktığım zaman Güzelbahçe gerçekten tam bir eğitim yuvası. Yani yarımadada hatta İzmir'de eğitime en uygun ilçe. Tam bir açık hava kampüsü Güzelbahçe. Öğrenciler bilinçli, veliler bilinçli, okulların imkânları bu kapsamda çok iyi. Öğretmen kadrosuna bakıyorum, idareci kadrosuna bakıyorum. Yani burada eğitim en iyi, en hızlı şekilde devam ediyor. Sadece üstüne ne koyabilirsek… Her birimizin sorumluluğu büyük, bu işte başarı tek bir kişiyle sağlanamaz, neticelendirilemez. Hepimiz zincirin halkalarıyız. Her birimizin bu eğitimde, bir katkısı var. Velisinin de katkısı var, öğrencisinin de katkısı var, öğretmenin de katkısı var, okul aile birliğinin de katkısı var. Hizmetlisine varıncaya kadar herkesin bu anlamda bir katkısı var. Bu kapsamda baktığım zaman Güzelbahçe çok iyi yerde. Çok çok daha iyi yerlere gelebilir mi? Gelebilir, yapılmayacak hiçbir şey yok. O anlamda gerçekten siz de çok şanslısınız Güzelbahçe’de öğrenci olduğunuz için.
Güzel bahçe ilçesindeki eğitimde karşılaşılan en büyük zorluklar nelerdir? Bu zorlukları aşmak için neler yaptınız?
Biraz önce de söyledim; Güzelbahçe’de şanslıyız. Güzelbahçe sorunları yok denecek kadar az olan bir ilçe. Yani ben öyle çözülemeyecek bir sorunla karşılaşmadım açıkçası. Sadece yapabileceklerimize odaklandık. Biz sorunlarımıza değil yapabileceklerimize odaklandık. Daha ne projeler üretebiliriz? Öğrencilerin önünü nasıl açabiliriz? Hangi Avrupa Birliği projelerinde yer alabiliriz? Faydalı modellerde neler yapabiliriz? Öğretmenlerimizle de bu konuda ara ara istişare yapıyoruz. Okul müdürlerimizle de istişare yapıyoruz. Benim Güzelbahçe’de şu an için en büyük hedefim, daha fazla ne koyabiliriz? Daha fazla ne yapabiliriz? Odur aslında. Yani sorunumuz yok. O yüzden sorunun olmadığı yerde sorumluluğumuz çok daha fazla. Çünkü problem olmadığı için daha iyiye gitmemiz lazım.
Saygıdeğer Müdürüm, projelerden bahsettiniz. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü olarak, öğrencileri daha ileriye taşıyacak yenilikçi projeleriniz neler, hayata geçirilen ya da hayata geçirilmeyi bekleyen?
İlçe Milli Eğitim olarak bizim bir üniversitelerle işbirliğimiz var. Bu kapsamda öğrencilere özellikle çevrecilik konusunda bilinç kazandırmayı hedefliyoruz yaptığımız projelerle. Yapay zekâ teknolojisi insanoğlunun hayallerini gerçeğe dönüştüren bir noktaya ulaştı. Yapay zekâ artık eğitimin içine bizzat girdi. Böyle bir dönemde yapay zekânın doğru kullanımı çok önemli. Bu konuyla ilgili Tübitak projelerimizi yazmaya başladık. Umarım geçecek diye hedefliyoruz. Geçerse bunu ilçemizde uygulayacağız. Yine İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'yle ve öğretim görevlileriyle yazdığımız Tübitak projelerimiz var. Erasmus projelerimiz var. Bunları da yine Almanya'dan ve yurtdışından paydaşlarımızla birlikte sizlere entegre etmeyi düşünüyoruz. Yine özellikle edebiyat ve Türkçe anlamında biliyorsunuz hızlı okuma ve paragraf teknikleri çok önemli. Buna her öğrencimizin ulaşmasını sağlama hedefimiz var. Bunların planlamalarını yaptık. Yaratıcı yazarlık bence öğrencilerin özellikle olmazsa olmaz geliştirilmeleri gereken yönleri. Çünkü sadece hayat sayısal derslerden ibaret değil. Özellikle bu tarz derslerin öğrencilerin başarısına, düşünme kabiliyetine çok katkısı olduğu için bununla ilgili projelerimiz var.
Biliyorsunuz güncel en önemli konulardan bir tanesi de çevre-iklim. Yine bununla ilgili bir yeşil zirve programımız olacak. Sağlıkla ilgili yine önemli proje hazırlığımız var. İlçe sağlıkla ortak çalışacağız, özellikle bağımlılıkla ilgili olacak proje. Gençlerin en önemli sıkıntılarından bir tanesi bu bence. Ciddiyetle üzerinde çalışılması gerekiyor. Küçük yaşlarda öncelikle ele alınması gerektiği için küçük yaş grubundan başlanmalı mücadeleye. Bunun için de velilerimizi işin içine çekmek zorundayız. Bizim işimiz sadece öğrencilerle değil aynı zamanda ebeveynlerle de çalışmalıyız. Bununla ilgili de birçok projemiz hazır. İkinci dönemde peyderpey eyleme geçecekler.
Hazır laf projelerden açılmışken Bakanlığımız çok radikal bir çalışma ile Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni eğitimde hayata geçirdi. Maarif Modeli hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence maarif modeli sizin de dediğiniz gibi çok radikal bir yenilik oldu. Kesinlikle bizim yerli ve milli bir modelimizin olması gerekiyordu. Tabii ki ne dedik? Başta da söyledik. Avrupa'nın eğitimini örnek alacağız. Ama kendi toplumumuza uygun olanı ve faydalı olanı kendi ülkemizde ele alacağız. Doğal olarak ben maarif modelini çok başarılı ve neslimize uygun buluyorum. Amaç sadece akademik başarı değildir. Biz öncelikle insanız. Bizim milli ve manevi değerlerimizin de unutulmaması ve bunun bilhassa işlenmesi gerekiyor. Bir de artık o ezbercilikten, yoğun bir müfredattan hepimiz çok yorulmuştuk. Doğal olarak biraz daha işin aktif olacağı, öğrencilerin aktif olacağı modelin gelmiş olmasını ben başarılı buluyorum. Özellikle ilkokul ve ortaokullarda çok güzel gidiyor. Bazen lisede eksikleri oluyor ama onları da bizler zaten gerekli eksikleri, gerekli paydaşlarla görüşerek yenilenmesini sağlayacağız zaten. Bir yenilik zaten birden olmuyor. Hepimiz biliyoruz. Bir yenilik ilk önce eksikleriyle yeniden güncellenerek devam edecek. İnsanoğlunun fıtratında her zaman vardır. Yeni olana karşı bir direnç her zaman olur. Ama her şey zamanla oturacaktır diye düşünüyorum. Ama ben özellikle de ilkokul ve ortaokullarımızda başarılı ve güzel gittiğini gözlemliyorum
Aslında hep diyoruz ya klasik bir laf vardır. Balık tutmayı öğreteceğiz. Size balık vermeyeceğiz. Böylelikle aslında bunu elde etmiş olacağız. Ki bu PISA, TIMSS sonuçlarına baktığımızda da aslında bizler iyi yerlere geliyoruz. Demek ki doğru yoldayız diye düşünüyorum. Umarım çok daha iyi olacak.
Şimdi pandemi sonrası eğitim hakkında devam edelim. Pandemi sonrası eğitimde dijitalleşme oldukça yoğun biliyorsunuz. Sizce bu dijitalleşmenin olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?
Pandemiyle birlikte bir gençlerde şöyle bir algı da oluştu: Sanki okul gereksizmiş. Sadece bu işi YouTube ile halledilebilecekmiş gibi düşünüyor öğrenci. Ama dikkat ederseniz eğitim, öğretim diyoruz. Sadece işimiz bir şeyleri öğretmek değil. Aynı zamanda eğitmek. Ve okullar birer sosyalleşme alanıdır. Ben bunu pandemiden sonra en iyi gözlemleyenlerdenim. Üç ay gözüme uyku girmedi. Öğrencilerim geri geldiği zaman, o zaman okul müdürüydüm. Öğrencilerimiz geri geldiği zaman, dedim ki; “Nasıl yani? Bu bizim öğrencilerimiz olamaz!” Çünkü bir kayıp nesille karşılaştık. Kendi çocuklarımızla evet çok güzel ailece belki evde bir arada vakit geçirme fırsatı sundu bize pandemi. Ama bunun yanı sıra bir ciddi kayıp nesil...
Dijital ile birlikte gelen yanlış yaklaşımlar gençlerimizi biraz farklı yönlere de itti. Evet dijitalden kopamayız. Artık öyle bir şey yok. Şu anki çağ dijital dünya. Ama bunu doğru kullanmayı gençlerimize, ailelerimize ve kendimize öğretmek zorundayız. Bu dünyada her şey bizlere hizmet için yaratılmıştır. Doğal olarak biz nimetlerden yararlanacağız. Bunu yok sayamayız. Faydalı mıdır? Çok faydalıdır. Ama bunu doğru kullanırsak… Birçok üretime bugün bakıyorsunuz yerli ve milli. Bunlar çok kıymetli, çok değerli şeyler. Doğal olarak bunlar da teknoloji ile gerçekleşiyor. Bizler o teknolojiyi kullanacağız. Önce biz öğretmenler, idareciler kendimizi bu anlamda yetiştireceğiz. Sonra sizlere bunları nasıl kullanmanız gerektiğini öğreteceğiz. Ama gençler artık dijitalleşmeyi işte sosyal medya olarak -instagram, snapchat, TikTok…- algılıyor. Bu çok tehlikeli mesela, bunlar çok zararlı. Bunlarla ilgili belki yeni bir yaklaşım geliştirilmeli, yeni önlemler alınması lazım. Çünkü bu işi gençler akran zorbalığına kadar götürüyor. Bazen şakaların dozajı kaçıyor galiba. Gençlerin sırf bu medyatik olma kaygısı, işte YouTuber olma kaygısı, çok fazla para kazanma odaklı olmaları birçok başka kişiyi de mağdur eder oldu. Önlem alınması şart diye düşünüyorum. Ama bu demek değildir ki evet ürkeceğiz, dijitali tamamen terk edeceğiz, kullanmayacağız, bu imkânlardan faydalanmayacağız.
Son olarak şunu sormak isterim: Biliyorsunuz bugün itibariyle tüm ülkede olduğu gibi ilçemizde de 12.000’in üzerinde öğrenci 15 günlük tatile çıkıyor. Tatilde öğrencilere, gençlere bir mesajınız, bir öneriniz var mı?
Tatilde ben gençlerin öncelikle kitap okumaları gerektiğini düşünüyorum. Yani kitapsız hayat düşünülemez. Ama dijital kitap değil. Mutlaka kâğıdın olduğu, o kokunun hissedildiği, açılarak okunduğu bir okumadan bahsediyorum. Bu bir kitap olur, bir gazete olur, bir makale olur, o kâğıtla insan haşır neşir olmalı okuma esnasında.
Hobileri doğrultusunda, istek ve ilgileriyle alakalı mutlaka kendilerine bir uğraş bulmaları, mutlaka bir sporla uğraşmaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü sanat ve sporun eğitimin ben bir parçası olduğuna inanıyorum. Hayat sadece matematik, edebiyat, fizik ve kimyadan ibaret değil. Hayat; vücut sağlığı, sağlıklı vücut, sağlıklı beyin, sağlıklı üretim demektir. O yüzden her gencin, ilgisi doğrultusunda mutlaka bir hobisinin olmasını önemsiyorum. Bu bir sanat olur, bu bir spor olur, bununla mutlaka zaman geçirsinler. Bol bol aileleriyle vakit geçirebilecekleri zamanlar yaratsınlar. Evde annelerine yardım edebilecekleri fırsatlar kollasınlar, çünkü yaşam becerileri yeni dünyada çok önemli. Bakın bugün üniversite sınavında ya da LGS'de öğrencilerin yeni nesil sorularda zorluk yaşamalarının en büyük sebebi yaşam becerilerimizi kaybetmiş olmamız. Biz çocuklarımıza o kadar çok akademik bilgi yükledik ki bunu yaparken hayatın özünü kaçırdık. O yüzden yaşam becerileri çok iyi olan evde bir erkek öğrencinin ya da erkek çocuğunun bir kapı tamiri, bir şey tamiri yapabiliyor olması, inanın yarın bugün bir fizik dersinde, bir fizik sorusunda karşısına mutlaka çıkacaktır. Hanımların bir temizlik, deterjanıyla ilgili karşılaştığı bir olayda kimya dersiyle mutlaka bir bağlantı kuracaktır. Matematik zaten hayatımızın içinde, olmazsa olmazımız. O yüzden mutlaka sadece dijital bir oyun değil hayat ya da sosyal medya değil hayat. Mutlaka dışarıda sosyalleşebilecekleri; aileleriyle, büyükleriyle vakit geçirebilecekleri planları hayata geçirsinler. Eğer yakınlarında ise mutlaka büyüklerini ziyaret etsinler, onların bir gönlünü alsınlar. Bunlar çok önemli, hiçbirimiz bu yaşımızda kalmayacağız. Benim için tatil bence bu olmalı.
Sadece yatmak, uyumak, öğleye kadar uyumak olmamalı diye düşünüyorum. Naçizane tavsiyem budur. Bir sosyal sorumlulukta yer alabilirler. Yani bir 15 gününde bir kişinin gönlüne dokunabilirler, bir büyüklerine hizmet edebilirler, bir sosyal sorumluluk projesi üretebilirler. Bu şekilde dolu dolu geçirebilirler. Tabii ki eğlenmek hepimizin hakkı. Sinemaya da gideceğiz, tiyatroya da gideceğiz. Arkadaşlarımızla bir yerde buluşup yemek de yiyip vakit de geçireceğiz. Ama şunu aklınızdan çıkarmayın: “İki günü eşit olan ziyandadır.” diye bizim bir hadisimiz var. Gerçekten çok önemli. Ben hayatımda hep bunu düşündüm. Bir günüm bir günümle eşitse aslında ben hiçbir şey yapmamışımdır.
Teşekkürler.
Teşekkürler.
Ben teşekkür ederim, sağ olun.
Adres:
Çelebi Mahallesi Müzeyyen Senar Caddesi No34 İç Kapı No 1, 35310 Güzelbahçe/İzmir
Telefon
0(232)2344686